Keyword |
THSK, Halk Sağlığı, Halk Sağlığı Kurumu, Sağlık Bakanlığı, Aile Hekimliği, Laboratuvarlar, Bulaşıcı Hastalıklar, Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar, halk sağlığı, genel müdürlük, hsgm, birinci basamak, aile hekimliği, TSM, ASM, Bulaşıcı, hastalık, laboratuvar, içme suları, havuz suları, ambalajı sular, damacana takip, havuz suları, biyosidal, zoonotik, vektörel, tularemi, kkka, 'kırım kongo kanamalı ateşi',mikrobiyoloji, kronik hastalıklar, cocuk ergen, kadın üreme, kanser, tütün, havanı koru, beslenme, obezite, tuz, fizikselaktivite, grip, mevsimsel grip, okul, öğrenci, glandular, salgı bezlerine ait, secretion, salgılama, salgı, secrete, salgılamak, epidemic, salgın, endemic, salgın hastalık, hay fever, saman nezlesi, obsessive, saplantılı, jaundice, sarılık, yellowish, sarımsı, vulnerable, savunmasız, to cause, sebep olmak, neden olmak, septic sore throat, septik farenjit, temperature, sıcaklık, hararet, sanitary, sıhhi, sağlıkla ilgili, distress, sıkıntı, fluidliquid, sıvı, digest, sindirmek, breakdown, sinir bozukluğu, ruhen çökme, neurodegenerative, sinir dokusunun zamnala yok olmasıyla ilgili, neuropathy, sinir hastalığı, irritability, sinirlilik, asablik, insidious, snsi, gizli, sinusitis, sinüzit, inhaler, soluğu ciğerlere(narkoz vb.) verme aygıtı, zehirli gazlardan korunma aygıtı, breathlessness, soluk almama, soluksuzluk, wind pipe, soluk borusu, expiration, soluk, nefes verme, respiration, soluma, to respirate, solumak, soluk alıp vermek, respiration, solunum, respiratory system, solunum sistemi, to terminate, sonlanmak, bitirmek, as a consequence, sonuç olarak, as a result, sonuç olarak, conclusive, sonuçlandırıcı, stenosis, stenoz, darlık, reserve, stok, rezerv, to wash out, su ile temizlemek, thirst, susama, duration, süre, during, süresince, boyunca, infant, süt çocuğu, anthrax, şarbon, violent, şiddetli, distension, şişkinlik, obesity, şişmanlık, swelling, şişme, şiş, turgid, şişmiş, swollen joint, şişmiş eklem, schizophrenia, şizofreni, sceptic şüpheci kimse, endurance, tahammül, dayanma, dayanıklılık, intolarence, tahammülsüzlük, irritation, tahriş, irritate, tahriş etmek, through, tam, baştan aşağı, establish, tanı koymak, to transmit, taşımak, treatment, tedavi, if left untreated, tedavi edilmezse, treatment, tedavi etmek, to treat, tedavi etmek, irremediable, tedavisi imkansız, hazardous, tehlikeli, recurrent, tekrarlayan, tapeworm, tenya, top, tepe, üst, react, tepki vermek, respond to, tepki vermek, to sweat, terlemek, to institute, tesis etmek, kurmak, diagnose, teşhis etmek, tetanus, tetanoz, obstruct, tıkamak, jail fever, tifo, typhoid, tifo, tremor, titreme, ürperme, accumulate, toplanmak, vein, toplar damar, sediment, toru, çökelti, therepeutically, töropatik, tedavi amaçlı, post-traumatic, travma sonrası, spark, trigger, provoke, tetiklemek, platelet, trombosit, consumption, tüketim, metastasize, tüm vücuda yayılmak, tumor, tümör, tobacco, tütün, national health scheme, ulusal sağlık planı, wakefulness, uyanıklık hali, stimulant, uyarıcı madde, dormancy, uyku hali, insomnia, uykusuzluk, drug addiction, uyuşturucu bağımlılığı, lethargy, uyuşukluk, specialisation, uzmanlaşma, component, uzuv, component, uzuv. parça, üye, öğe, traid, üçlü takım, ulcer, ülser, manufacture, üretmek, propagate, üretmek, çoğaltmak, reproductive, üreyen, urticaria, ürtiker, moreover, üstelik, overlying, üzerinde uzanan, inoculation, vaccination, injection, aşı, aşılama, varix, varis, via, vasıtasıyla, yoluyla, tuberculosis, verem, rich in vitamins, vitamin yönünden zengin, to stress, vurgulamak, body, vücut, hypothermia,vücut ısısında düşme, disfigurement, vücutta şekil kaybı(kozmetik bozukluk), excrete, vücuttan atmak, boşaltmak, resist, withstand, confront, direnmek, fat, yağ, fat gain, yağ birikimi, fat, yağ, şişman, yağlı, to relate, yakınlığı olmak, relation, yakınlık, ilgi, side effect, yan etki, wound, yara, scar, yara izi, chafe, yaralamak, berelemek, kızartmak, injury, yaralanma, incinme, heal wounds, yaraları iyileşmek, wounded, yaralı, half-life, yarı ömür, age-linked, yaşa bağlı, way of life, yaşam biçimi, life will, yaşama isteği, aging, yaşlanma, confined to bed, yatağa bağlı, yatağa mahkum, to predispose, yatkın kılmak, dissaminate, yayılmak, spread, yayılmak, emit, yaymak, replacement pancreas, yedek pankreas, newborn, yeni doğan, neoplasia, yeni ve anormal hücre çoğalması, resorption, yeniden emilme, remodeling, yeniden şekillendirme, adequate, yeterli, undernutrition, yetersiz beslenme, laceration, yırtılmaya bağlı oluşan yara, intensive care unit, yoğun bakım ünitesi, intensely, yoğun bir şekilde, tract, yol, fatigue, yorgunluk, nodule, yumru, düğüm, nodül, ovary, yumurtalık, ovulation, yumurtlama, deglutition, yutkunma, swallow, yutmak, junk food, yüksek kalorili ama besin değeri düşük hazır yiyecekler, hypertension, yüksek tansiyon, to raise, yükseltmek, facial, yüzle ilgili, afflict, zarar vermek, to harm, zarar vermek, yaralamak, noxious, zararlı, öldürücü, compromised, zayıf düşmüş, weak pulse, zayıf nabız, lean, zayıf, sıska, yağsız, weaken, zayıflatmak, to attenuate, zayıflatmak, güçten düşürmek, weakness, zayıflık, güçsüzlük, infirmity, zayıflık, sakatlık, mental reterdation, zeka geriliği, backward, zeka geriliği olan, droplet, zerre, damlacık, mentally handicapped, zihinsel özürlü, engelli, diyabet, underlying, altta yatan, throughout, baştan başa, vessel, damar, toward, -e doğru, compared with, ile karşılaştırıldığında, hearrt failure, kalpyetmezliği, pulse, nabız, shortness of breath, nefes darlığı, clean bill of health, sağlık belgesi, tight, sıkı,dar, satisfactoriy, tatminkar, stuffy, tıkalı,dolu, teenager, 13-19 yaşları arasında olan, teens, 13-19 yaşları arasındaki kişiler, trimester, 3 aylık dönem, ache, pain, agony, acı, emergency, acil durum, dire, acil, çok ciddi, fasting, aç olma, fair-skinned, açık tenli, deficit, açık, eksik, starve, açlıktan ölmek, acute, ağır, vahim, akut, pain, ağrı, painkiller, ağrı kesici, painful, ağrılı, painless, ağrısız, lung, akciğer, lung cancer, akciğer kanseri, pulmonary tuberculosis, akciğer veremi, pulmonary, akciğere ait, flow, akım, akış, current, akım, geçerli, çağdaş, underlying, altında yatan temelindeki, wet, altını ıslatmak, işemek, operation, ameliyat, undergo, ameliyat geçirmek, recovery ward, ameliyat sonrası kendine gelme odası, operating theatre, ameliyathane, comprehend, anlamak, upsetting, annoying, üzücü, sinir bozucu, anorexia, anoreksi, yememe hastalığı, antigen, antijen, antibody, antikor, antibody, antikor, apnoea, apne(uyku vs. esnasında)nefes alma işlevinin geçici olarak durması, occasional, ara sıra olan, pause, ara durak, intermittent, aralıklı, hind, arka, art, debris, artık madde, yıkıntı ürünü, to augment, arttırmak, çoğaltmak, asthma, astım, stage, aşama, vaccine, aşı, instil, aşılamak, vaccinate, aşılamak, to implant, aşılamak, overdose, aşırı doz, hypersensitive, aşırı duyarlı, take in excess, aşırı miktarda almak, drowsiness, aşırı uyuklama hali, artery, atardamar, febrile, ateşli, torrid, ateşli, febrile, ateşli, ateşe ait, beat, atma, atım, vuruş, ankle, ayak bileği, outpatient, ayakta tedavi edilen hasta, distinguish, ayrımına varmak, to reduce, azaltmak, hafifletmek, paternal, baba tarafından, leg, bacak, gut, bağırsak, lumen, bağırsak vb. tüp şeklindeki bir organın iç boşluğu, donor, bağışçı, immunity, bağışıklık, immunization, bağışıklık kazandırma, exemption, bağışıklık, muafiyet, immunity, immune-compromised, bağışıklıkları tehlikede olan, committed, bağlı olan, işlenen, expectorate, balgam çıkartmak, kan tükürmek,pressure, basınç, subdue, bastırmak, suppress, head, baş, dizziness, baş dönmesi, faint, bayılmak, mucous cot, bazı uzuvların iç yüzünü kaplayan salgılı zar, infanticide, bebeklerin öldürülmesi, to fail, becerememek, posture, bedenin duruş şekli, latent, belirti göstermeyen, gizli, manifestation, belirti, ortaya çıkış, spot, benek, nokta, leke, nutrient composition, besin bileşimi, nutritional, beslenmeyle ilgili, brain, beyin, brain imaging, beyin görüntüleme, cerebellum, beyincik, meninges, beyni örten 3 membran'dan biri, hindbrain, beynin arka kısımları, gland, bez, unconscious, bilinçaltı, unconsciousness, bilinçsizlik, baygınlık, individual, birey, kişi, whooping cough, boğmaca, choke, boğmak, nefesini kesmek, excretion, boşaltım, empty, boşaltmak, horn, boynuz, neck, boyun, cervical, boyun ile ilgili, to impair, bozmak, zarar vermek, malfunction, bozuk işleme, disorder, bozukluk, düzensizlik, kidney, böbrek, zone, bölge, thus, böylece, thereby, böylelikle, bronchus, bronş, bronchitis, bronşit, undulant fever, bruselloz, akdeniz/malta humması, therefore, bu yüzden, vapour, buhar, buğu, nausea, bulantı, contagious, bulaşıcı, infectious, bulaşıcı, infect, bulaştırmak, to infect, bulaştırmak, dementia, bunama, demented, bunamış, growth, büyüme, gelişme, enlarge, büyütmek, to shrink, büzüşmek, to survie, canlılığını sürdürmek, yaşamak, inanimate, cansız, gender, cinsiyet, inborn, congenital, hereditary, innate, kalıtsal, infect, contaminate, spread tobulaştırmak, paralyze, criple, disable, felç, across, çapraz, diğer tarafa, remedy, çare, cure, helpless, çaresiz, deformity, çarpıklık, sakatlık, palpitation, çarpıntı, withdrawn, çekingen, içine kapanık, jaw, çene, varied, çeşitlilik gösteren, çeşitli, extraction, çıkarma, sökme, soy, to eliminate, çıkarmak, ortadan kaldırmak, bertaraf etmek, to extract, çıkarmak, özetlemek, özünü çıkarmak, pair, çift, zinc, çinko, abort, çocuk düşürmek, polio, çocuk felci, childhood, çocukluk, unlikely, çok az bir olasılıkla, crucial, çok önemli, rod, çomak, çubuk, insoluble, çözünmeyen, erimez, decay, çürümek, to worsen, daha da kötüleşmek, internal, dahili, iç tarafta, vessel, damar, intravenous, damar içi, arteriosclerosis, damar sertleşmesi, constrict, daraltmak, büzmek, narrowing, darlık, daralma, rot, decompose, go badçürümek, vaiable, değişken, modify, değiştirmek, to alter, değiştirmek, başka şekle sokmak, bozmak, vent, delik, yarık, iron, demir, to result from, -den dolayı olmak, suffer from, -den muzdarip olmak, to be composed of, -den oluşmak, -den müteşekkil olmak, die of, -den ölmek, subject, denek, kobay, depression, depresyon, invasive, deri altına inen, vücut içi, supportive, destekleyici, reinforcing, destekleyici, takviye edici, worsen, deterioratekötüleştirmek, giant, dev, disinfectant, dezenfektan, excreta, dışkı, diphtheria, diteri, remarkable, dikkate değer, implant, dikme, aşılama, tongue, dil, dilated, dilate, genişlemiş, resistance, direnç, susceptibility to, dirençsizlik, swollen, distendedşiş, tooth, diş, toothpaste, diş macunu, cavity, dişte çürük, knee, diz, dysentery, dizanteri, knee to perlvis, dizden leğen kemiğine kadar, delivery, doğum, parturient, doğum yapan, neonatal, doğumdan sonraki 4 haftayla ilgili, congenital, doğuştan, acquired, doğuştan olmayan, sonradan elde edilmiş, tissue, doku, circulation, dolaşım, devinim, circulate, dolaşmak, dose, doz, to sheed, dökülmek, dağılmak, rash, döküntü, fertilize, döllenmek, to pause, durdurmak, ara vermek, posture, duruş şekli, postür, node, düğüm, nod, hypotension, düşük tansiyon, smooth, düz, pürüzsüz, remadiable, düzeltilebilir, irregulary, düzensiz olarak, against, -e karşı, midwife, ebe, eczema, egzama, exercise, egzersiz, idman, kullanma, tendency, eğilim, propensity, eğilim, to tend, eğilimi olmak, prone (to), eğilimli, yatkın, additionally, ek olarak, joint, eklem, deficient, eksik, deficiency, eksiklik, palpate, elle muayene etmek, to suck, emmek, breastfeeding, emzirerek besleme, anxiety, endişe, kaygı, worrisome, endişe, kaygı verici, infraction, enfarktüs, infected, enfekte olmuş, inhibition, engel, durdurmak, to intubate, entübe etmek, outbreak, epidemic, ortaya çıkma, salgın, puberty, ergenlik, indentical, eş, benzer, tıpa tıp, aynı, effect, etki, to inactivate, etkisiz hale getirmek, etkisiz kılmak, to revolve, etrafında dönmek, worldwide, evrensel, dünya çapında, hypermetropic, far sighted, hipermetrop, lethal, fatal, mortal, öldürücü, scene of disaster, felaket bölgesi, paralysed, felç olmuş, paralysis, felç, inme, fetal, fetüse ilişkin, projectile, fışkırır tarzda, to herniate, fıtıklaşmak, dysfunction, fonksiyon bozukluğu, prolific, fruitful, productive, doğurgan, conceiving, gebe kalma, gestation, gebelik, late starter, geç başlayan(konuşmaya vs.), transient, geçici, temporarily, geçici olarak, permeability, gerçirgenlik, passage, geçiş, geçme, posterity, gelecek kuşaklar, next generation, juvenile diabetes, genellikle çocuklar ve ergenlerde görülen, genetically modified, genetiğiyle oynanmış, genetic mutation, genetik değişim, dilate, genişletmek, real, gerçek, to take place, gerçekleşmek, actually, gerçekte, superflous, gereksiz, reversible, geri dönüşlü, irreversible, geri dönüşsüz, tensile, gerilebilir, gerileyebilme, gerilme, tension, gerilim, to stretch, germek, gerginleşmek, strain, germek, gerilim, migratory, gezici, notch, girinti, çentik, breast, göğüs, chest, göğüs, shadow, gölge, appearance, görünüm, görünüş, papillary dilation, göz bebeğinin açılması, eyeball, göz küresi, tear, gözyaşı, loss of muscle, güç kaybı, every-other-day, gün aşırı, unreliable, güvenilmez, sağlıksız, volume, hacim, memory, hafıza, hallucination, halüsinasyon, pregnant, hamile, particular, has, özgü, özel, sick, hasta, afflict, hastalığa yakalanmak, get over, hastalığı yenmek, course of illness, hastalığın seyri, malady, hastalık, hypochondriasis, hastalık hastası olma durumu, be taken ill, hastalık kapmak, hastalığa yakalanmak, etiologic, hastalık nedenleriyle ilgili, bout,hastalık nöbeti, pull through, hastalıktan kurtulmak, in-patient, hastanede yatan hasta, admission to hospital, hastaneye kabul, hospitalize, hastaneye yatırmak, sedate, hastayı operasyon öncesi uyuşturmak, discharge from, hastayı taburcu etmek, seizure, havale, nöbet, vitally important, hayati öneme sahip, preparation, hazırlama, düzenleme, target, hedef, yet unborn generations, henüz doğmamış nesiller, however, her ne kadar, hiccup, hıçkırmak, bubonic plague, hıyarcık vebası, at least, hiç olmazsa, en azından, hypoxia, hipoksi, snore, horlamak, cell, hücre, cytological, hücreye ilişkin, cognitive, idrakla ilgili, öğrenmeye dair, urine, idrar, bladder, idrar torbası, mesane, secondary condition, ikincil sağlık sorunu, drug, ilaç, uyuşturucu, related to, -ile ilgili, result in, -ile sonuçlanmak, progressive, ilerleyici, relationship, ilişki, bağlantı, primitive, ilkel, undernourished, ill-fed, undefed, yetersiz beslenmiş, inflammation, iltihap, persistant, inatçı, devamlı, examine, incelemek, muayene, unavoidable, inevitable, inescapable, kaçınılmaz, pass along, insandan insana aktarmak, rash, isilik, deride, ortaya çıkan kızarıklıklar, skeleton, iskelet, ıschemic stroke, iskemiye (yetersiz kan akımı)bağlı felç, scurvy, iskorbüt, yetersiz c vitamini alımına bağlı hastalık, voluntarily, istemli, function, işlev, appetite, iştah, anorexia, iştahsızlık, well-nourished, iyi beslenmiş, well-rested, iyi dinlenmiş, heal, iyileşmek, isolated, izole, yalnız, mumps, kabakulak, buble, kabarcık, blister, kabarcık, su toplama, avert, kaçınmak, abstain from, kaçınmak, as well as, kadar, skull, kafatası, intracranial, kafatası içinde bulunan, beat, kalbin atması, bowel, kalın bağırsak, heredity, kalıtım, soya çekim, hereditary, kalıtsal, irsi, heart, kalp, tachycardia, kalp çarpıntısı, heartache, kalp krizi, blood, kan, blood vessel, kan damarı, vasoconstriction, kan damarlarındaki daralma, blood group, kan grubu, leukemogenic, kan kanserinin nedeni olarak gösterilen faktörlerle ilgili, blood transfusion, kan nakli, blood count, kan sayımı, blood test, kan testi, congestive, kan veya su toplamasıyla ilgili, haemorrhage, kanama, hemoraj, bleed to death, kanamadan ölmek, cancer, kanser, carcinogenicity, kanser yapma eğilimi, anemia, kansızlık, valve, kapakçık, liver, karaciğer, belly, karın, abdomen, muscle, kas, myalgia, kas ağrısı, muscle power, kas gücü, lean tissue, kas, doku, groin, kasık, contraction, kasılma, contract, kasılmak, itch, kaşımak, scratch, kaşımak, to itch, kaşımak, kaşınmak, grief, keder, hüzün, gam, bone, kemik (bonykemiksi), osteoclast, kemik hücrelerinin yıkımından ve rezorpsiyonundan sorumlu hücreler, kemik iliği, marrow, kemik iliği, spontaneity, kendiliğinden oluş, stealthy, kendini fark ettirmeyen, sinsi, sessiz, tick, kene, Iyme disease, kenenin taşıdığı bir bakteri yoluyla bulaşan bir enfeksiyon, uncut, kesintisiz, unexplored, keşfedilmemiş, dejection, keyifsizlik, cartilage, kıkırdak, threadworm, kıl kurdu, capillary, kılcal damar, kapiller, malaise, kırgınlık, fracture, kırık, evanescent, kısa ömürlü, partial, kısmi, measles, kızamık, german measles, kımıkçık, flushing, kızarma, scarlet fever, kızıl humma hastalığı, calcification, kireçlenme, personalized medicine, kişiselleşmiş tıp, mass vaccination, kitsel aşılama, aşılama kampanyası, arm, kol, limb, kol veya bacaklardan her biri, armpit, koltukaltı, topic, konu, mesele, speech defect, konuşma bozukluğu, preservative, koruyucu, stem cell, kök hücre, malnutrition, kötü beslenme, beslenme bozukluğu, deteriorate, kötüye gitmek, rabies, kuduz, earplug, kulak tıkacı, relief, kurtulma, vomit, kusmak, defect, kusur / hata, incubator, kuöz, strong, kuvvetli, caudal, kuyruk, uç, abortion, kürtaj, medication, laç verme, fibre, lif, marrow, lik, öz, ilik kemiği, vitality, liveliness, vigourcanlılık, hareketlilik, preserve, maintain, conserve, securekorumak, exposure, maruz kalma, to obligate, mecbur bırakmak, meningitis, menenjit, central, merkezi, stomach upset, mide boukluğu, germicide, mikrop öldürücü, one in a million, milyonda bir, myalgia, miyalji, kas ağrısı, temperament, mizaç, huy, pattern, model, örnek, biçim, judgement, muhakeme, mutant, mutasyon uğramış organizma, absolute, mutlak, kesin, factitous, mücadeleci, geçimsiz, pulse, nabız, transmission, nakil, taşıma, somewhat, nasılsa, nasıl oluyorsa, myope, near-sighted, miyop, breath, nefes almak, inhale, nefes almak, glottis, nefes borusunun ağzı, spirometer, nefes ölçer, exhale, nefes vermek, at the onset of, nın başlangıcında, feature, nitelik, özellik, nutritious, nourishing, wholesome, besleyici, seizure, nöbet, havale, neuron, nöron, sinir hücresi, sample, numune, örnek, penetrate, nüfuz etmek, chamber, odacık, boşluk, oxygen, oksijen, dyslexic, okuma zorluğu çeken, groove, oluk, kanal, vertebrate, omurgalı, spinal cord, omurilik, rate, oran, hız, gidiş, spring from, originate, emerge, -den kaynaklanmak, to rule out, ortadan kaldırmak, edema, ödem, cough, öksürük, nonlethal, öldürücü olmayan, stillborn, ölü doğmuş, fatal, ölümcül, mortal, ölümcül, fateful, ölümcül, feci, mortality, ölümlülük, ölüm oranı, lifelong, ömür boyu süren, life, span, ömür, life time, beforehand, önceden, daha evvel, take steps, önlem almak, to prevent, önlemek, dressing, pansuman, dress, pansuman yapmak, dissection, parçalama, partial, parsiyel, kısmi, pathogen, patojen, pathology, patoloji, hastalıklara neden olan yapısal ve fonksiyonel sapmaları inceleyen bilim dalı, pathological, patolojik, a variety of, pek çok çeşit, dietary, perhizle ilgili, perhiz yemeği, cyclic, periyodik, dönemsel, clot, pıhtı, clot, pıhtılaşmak, pıhtı, foul, pis, kirli bozuk, plaque, plaka, diş taşı, intoxication, poisoningzehirlenme, to pump, pompa, pump, pompalamak, prognosis, prognoz (bir hastalığın süresi ve gelişimi hakkında tahmin), though, rağmen, relief, rahatlama, relieve, rahatlamak, hafifletmek, in utero, rahimde, henüz doğmamış, rem, rapid eye movement (uykuda rüyaların görüldüğü süreç), to report, rapor etmek, rickets, raşitizm, reaction, reaksiyon, yanıt, rebound, recovery, düzelme, prescribe, reçete yazmak, unprescribed, reçetesiz, regimen, rejim, regimen, rejim-perhiz, cure, remedyrelief şifa, discoloration, renk bozukluğu, resuscitation, revival, yaşama döndürme, resurrect, revive, yeniden diriltmek, canlandırmak, rheumatism, romatizma, houtly, saat başı, phase, safha, dönem, bile, safra, bile duct, safra kesesi (gallbladder), gallstone, safrataşı, survivor, sağ kalmak, deafness, sağırlık, relapse, sağlığı kötülemek, depreşmek, health promotion, sağlık geliştirme, healthcare schemes, sağlık programları, morbid, sağlıksız, debilitate, sakat bırakmak, disability, sakatlık, sedative, sakinleştirici, Grip, Mevsimsel Grip, Domuz Giribi, Kuş Gribi, İnfluenza, Aşı, Hastalık, Nezle, Mikrop, El yıkama, vücut, , doktor, hekim, soğuk algınığı,tedavi, ateş, titreme, öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı, baş ağrısı, kas ağrısı, halsizlik, ishal, kusma, antibiyotik, hijyen, risk grupları, grip aşısı, alı yan etkileri, sss, bulaşıcı, virüs, sağlık, 'Sağlık Bakanlığı', 'Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü', Hastane, ASM, TSM, Sağlık, Health, '65 yaş üzeri', 'Grip Risk Grupları', 'Grip ve Gbelik', Bebeklerde grip, Hamilelikte grip, cocuklarda grip, kronik hastalıklar, beslenme, diyabet, belirtileri, nedenleri, tedavisi, |